Beden Dili – Halin İlmi |
Zenginlik İle İmtihan |
Hadisler Işığında İnsan İl |
EHLİBEYT SEVGİSİ |
Müslüman Kimliğimiz ve İslam |
MERHABA |
"Zenginlik İle İmtihan" |
Mal ve mülk Allah’ın insanlara ihtiyaçlarını karşılaması için vermiş olduğu bir nimettir. Bakıldığında sınırları olmayan insan ihtiyaçları, günümüzde özellikle aşırı tüketim nedeniyle daha çok önem kazanmıştır. Günlük yaşantımızda önemli yeri olan temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için çaba sarf ederiz. Pek çok insan çok zor şartlarda çalışarak sadece günlük yaşamını sürdürmeye ve geçimini sağlamaya çalışır. Bütün bunların yanı sıra ihtiyaçlarından fazlasına sahip olan, servetlerini katlayan pek çok insan ve bizim için aslında önem arz eden tarafı Müslüman olan insanlar vardır. Dinimiz İslam, zenginliğin bir imtihan aracı olduğunu ve buna sahip olan Müslümanların bununla aldanmamasını söylemiştir. Yüce Allah (C.C.) Kuranı Kerim’de: “İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki şeyleri ona bir zinet yaptık.” (Kehf Suresi, 18/7) buyurmuşlardır. Sahip olduğumuz zenginliklerin toplumları azdırmaması, aksine Allah’ın vermiş olduğu bu güzel nimetin hayırlarda kullanılmasını öğütlemiştir. Temelinde dinimiz mülkün yalnızca Allah’a ait olduğunu bunu kullanmanın gayesinin ne olduğunu açıklamıştır. Sahiplendiğimiz ve sürekli katlayarak biriktirdiğimiz mallarımız bizi şımarmaya ve azgınlıklara sürüklemekte bir araç haline gelmiştir. Toplumlarda ön planda gözüken insanlar hep servet sahipleri olmaya başlamıştır. Güç ve kuvvetin sadece onlarda olduğu olgusu oluşmuştur. Takva sahiplerinin değil servet sahiplerinin idaresinde yaşanmaya başlanmıştır. Geçmişten günümüze kadar pek çok örneği mevcuttur. Kuranı Kerim’de bahsedilen Karun hadisesi Müslümanlar için önemli bir gerçek olmuş ve bu konuda Allah insanları uyarmıştır. Zenginlik ve Güç birlikte kullanıldığında ortaya bir Firavun gerçeği meydana getirmiştir. Şeref ve takva sahibi olmanın daha önemli olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimizin insanlara: “Üstünlük yalnızca takvadadır.” buyurması Müslümanların takva bakımından mal ve servetleri ile değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir. Mal ve servet sahibi olmak şerefli olmanın göstergesi değildir; tersi bir durum ortaya çıkarabilmektedir. Bir hadise ile örneklemek gerekirse; Ebu Süfyan sırtında mal ve hazinelerle yüklü develeriyle giderken çölde bir Mekkeli gelip kendisinin de savaşmasını söylemiştir ve ardından bunu kabul etmeyen Ebu Süfyan’a “Senin şerefin nerede” diye sormuştur. Ebu Süfyan cevap olarak “Benim şerefim bu develerin sırtında” demiştir. Şeref ve takva sahibi olmanın malla ve hazinelerle ölçülemeyeceğini bilmemiz gerektiğini unutmamalıyız. Yoksullukların, aç ve fakir olan halkın bu durumda olmasını ve çaresizliğini görüp sadece bunun bir sınıfsal ayrım olduğunu düşünerek zengin-fakir ayırımını teoride değerlendirmek sadece bir aldanış olup Müslümanlara yakışmamaktadır. İslam bunu pratiğe dökmemizi ve yolda kalmışa, yoksula, yetime, düşkün olana, akrabaya yardım etmemizi emretmektedir. Yüce Allah (C.C.) bir ayeti kerimede şöyle sesleniyor insanlara: “Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.” (Bakara Suresi, 2/268) Her Müslüman şunu bilmelidir ki; dünyada servet sahibi insanlar arttıkça fakir insanlar da artmaktadır. Buna istinaden zenginliklerimizin bir imtihan üzerine verildiğini ve bununla hesaba çekileceğimizi bilip bu gayede yaşamamız gereklidir. Bu dünyada zenginliklerimizle ne kadar çok övünüyor olsak da, asıl zenginliğin güzel amellerde olduğunu unutmayalım. Mülk Allah’ındır. Saygılarımla. |