Beden Dili – Halin İlmi |
Zenginlik İle İmtihan |
Hadisler Işığında İnsan İl |
EHLİBEYT SEVGİSİ |
Müslüman Kimliğimiz ve İslam |
MERHABA |
"Hadisler Işığında İnsan İlişkileri" |
Allah katında tek din olan İslam Dininin gayesi insanları dünya ve ahiret saadetine kavuşturmaktır. Yüce Dinimiz, insanların bütün sorunlarına çözüm getirdiği gibi, insan ilişkilerinin şekli konusunda da bizlere en ayrıntılı bilgileri vermiştir. Rasûlullah Efendimiz (S.A.V.) bir Hadisi Şeriflerinde: “Ben size gerekin öğreten babanız gibiyim.” buyurarak bizler için gerekli olan her şeyi öğrettiklerini ifade etmişlerdir. Bildiğimiz üzere insan, hayatını devam ettirebilmek için toplu olarak yaşamak zorunda olan bir varlıktır. Bu sebeple dinimiz ibadetlerde bireyselliğe değil toplu ibadete önem vermiştir. Bu bağlamda Müslümanlar zekât, sadaka-i fıtır, Cuma ve Bayram namazları gibi ibadetleri ancak toplum içerisinde ifa edebilirler. Medeni bir insan olarak her Müslümanın bütün davranışlarında İslam’ın hoşgörüsü ve güzelliği görülür. Müslüman kişi evinde aile fertlerine, akrabalarına, komşularına, işyerinde amirlerine, çalışma arkadaşlarına ve emri altında çalışanlara kısacası herkese karşı sevecen ve iyi davranır. Peygamber Efendimiz (S.A.V.): “Müminler birbirini sevmekte, birbirlerine merhamette ve başkalarını korumakta bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir uzvu rahatsız olursa diğer organları da bu rahatsızlığı duyar.” buyuruyor. Durum böyle olunca İslamiyet, Müslümanların birbirlerinin dertleri ile ilgilenmelerini, birbirlerinin sevinç ve üzüntülerine ortak olmalarını, yardımlaşmalarını, birlik ve beraberliklerinin kuvvetlenmesini, böylece onların refaha, dünya ve ahiret saadetine kavuşmasını ister. Allah Resulü (S.A.V.) yine başka bir Hadisi Şeriflerinde: “Sizden biriniz kendisi için istediği iyi bir şeyi din kardeşi için de istemedikçe imanı kâmil olmaz.” buyuruyor. Bir cemiyette insanlar arası ilişkiler bozuk, aile hayatı çökmeye yüz tutmuş, ahlaksızlık, bencillik yaygınlaşmış ve zulüm hâkim olmuşsa, o toplumda ferdi hayatın da düzgün olduğu söylenemez. Bu itibarla Yüce Dinimiz, bütün Müslümanlara toplumla ilgili görev ve sorumluluklar getirmiştir. En yakınından başlamak suretiyle iyiliği emredip kötülüklerden alıkoymak; gördüğü bir kötülüğü eliyle, buna gücü yetmiyorsa diliyle engellemek her Müslümanın toplumsal görevlerinden sayılmıştır. Müslüman, aile ocağında uyumlu bir hayat yaşadığı gibi, çevresi ve komşuları ile de iyi geçinip başkalarıyla iyi ilişkiler kurar. Müslüman kişi bilir ki diğerlerine zarar vermek, incitmek, kalp kırmak, arkadan çekiştirmek, laf getirip götürmek, kötü söz ve davranışlarda bulunmak dinimizce yasaklanmıştır. Zira bu şeyler insanları birbirine düşürür; birlik ve beraberliğimize zarar verir. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.): “Müslüman; diğer Müslümanların onun elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” buyurur. Yine başka bir Hadisi Şeriflerinde de: “Allah’a yemin olsun ki iman etmemiştir.” buyurarak bunu üç defa tekrarladı. Sahabe-i Kiram: “Kim bu bedbaht ya Resulullah?” diye hayretle sorduklarında: “Komşusunun şerrinden emin olmadığı kimse.” buyurdu. İşte bu sebeplerle her Müslüman hal ve hareketlerini, davranışlarını, diğer müminlere güven verecek şekilde ayarlamak mecburiyetindedir. Mümin, kendisi insanlarla uyuşan, iyi geçinen, insanların da onunla uyuşup iyi geçindiği kimsedir. İslamiyet’in ahlak prensipleri içerisinde iyi ilişkiler kurmayan ve kendisi ile iyi ilişkiler kurulamayan insanlar da hayır bulunmamaktadır. |